Acımak


Reşat Nuri Güntekin Acımak Kitap Özeti
Reşat Nuri Güntekin Acımak Kitap Özeti

Reşat Nuri Güntekin Acımak Kitap Özeti

Acımak: Reşat Nuri Güntekin'in 1928 senesinde çıkan ve bir nefeste okunan romanı. Yazar: Cumhuriyet dönemi öncesinde, yeni mezun Mürşit Bey'in, sosyal ve iş yaşamındaki uyumsuzluklarını anlatırken, dönemin memuriyet yaşantısına da değiniyor.

Oradan oraya sürüklenirken, birer birer ilkelerini de geride bırakan genç bir adamın, yanlış bir evlilikle korkunç sona doğru giden acı dolu hikayesi. Yaşadığı bu acı dolu hayattan sadece kızı Zehra'yı kurtarabilmeyi başarıyor.

Roman: Travmatik geçen çocukluktan dolayı acıma duygusu yok olan Zehra öğretmen ve babası Mürşit'in trajik yaşamlarını, kendi bakış açılarından konu alır.

Acımak: 1985 yılında, Ediz Hun'un başrolde oynadığı dizi olarak yayınlamıştır.

Romanın Özeti

Mektebin baş muallimi olarak görev yapan Zehra; başarılı, çalışkan ve öğrencileriyle ilgilidir. Yanlış  yapanlara ve zaaf gösterenlere karşı son derece acımasızdır. İçinde affetme duygusunu hissetmez. Merhametten yoksundur. Maarif müdürü, Zehra'nın bu özelliğinden hoşnut değildir. Defalarca onu uyarmasına karşın bir sonuç alamamıştır.

Bu yüzden Maarif Müdürü, Zehra'nın; başarılı bir öğretmen olsa da, acıma hissini öğrenmeden tam anlamıyla bir öğretmen olamayacağını düşünür. Bir gün, Zehra'ya, babasının hasta ve ölmek üzere olduğu için, İstanbul'a babasını ziyarete gitmesi gerektiği söylenir. Fakat Zehra babasını ret ederek asla gitmeyeceğini ifade eder.

İki gün sonra babasının ölüm döşeğinde olduğuna dair telgraf gelir. Maarif müdürü Zehra'ya hemen gitmesi gerektiğini söylese de, Zehra yine karşı çıkar. Bir kaç saat sonra ise elinde bavulu ile gelir, gitmeye karar verdiğini belirtir. İstanbul yolu boyunca, Zehra geçmişi hatırlayarak düşüncelere dalar. Babasının ailesine yaptıklarını, annesini, ablasını, nasıl öldürdüğünü düşünür, kendisini yatılı okula bırakıp, hiç arayıp sormamasını hatırlar.

İstanbul'a gittiğinde eski komşuları Vehbi bey, Zehra ile konuşur. Babasının Zehra Zehra diyerek öldüğünü söyler. Zehra yine de babasını görmek istemez. Babasına ait eşyaların olduğu sandık kendisine verilir, istemeyerek de olsa alır. Sandığın içinden babasına ait olan günlük çıkar.

Günlükte; babasını memur oluşunun ilk yıllarını, annesiyle nasıl evlendiğini, olanlar karşısında anneannesinin tutumunu, okur. Okudukça anlar ki bütün bildikleri, okuduklarının tam tersidir. Tek suçlu olarak gördüğü babasının aslında masum olduğu gerçeği ile yüzleşir. Suçlular; anneannesi ve annesidir.

Zehra Babasının öldüğü odaya gider; ağlar, ağlar... Babasından af diler. Artık içindeki merhamet duygusu geri gelmiştir. Babası için yapabileceği tek şey ise dua etmektir. Acıma duygusunu öğrenen Zehra, tam anlamıyla bir öğretmen olmuştur, eksiği kalmamıştır.

Roman: Aile yapısını sürdürmek için gerekli olan aile içi ilişkileri ve sorumlulukları, hayat dersi niteliğinde yüzümüze tokat gibi çarpıyor.

Roman: Yalın ve akıcı bir dille kaleme alınmış, bir solukta okunan bir eserdir. İnsan olmanın gereği olan, en kıymetli duyguyu, çarpıcı bir gerçeklikle anlatır.

Son derece sürükleyici olan bu romanı okuyun, hak vereceksiniz.

Yazar: Ümmügül Güven

Yorumlar